Uzun zamandır aradığım filmi izleme imkanım oldu. ‘Kaplumbağalar da Uçar’, ‘Sarhoş Atlar Zamanı’nın Iran’lı yönetmeni Bahman Ghobadi‘den, ‘mayın tarlalarında büyüyen çocuklar’ üzerine etkileyici bir film. Orjinal adı “Lakposhtha hâm parvaz mikonand” olan bu film, Saddam sonrası Irak’ta çekilen ilk film olma özelliğini taşımaktadır. Filmde, Bush ve Saddam’ın şahsında büyüklerin kurguladığı(çirkinleştirdiği) dünyada Irak halkının şahsında çocukların nasıl bir yaşam savaşı verdikleri anlatılmaktadır. |
Bu film, büyüklerin çıkarları, planları arasında sıkışıp kalmış, mayınları çıkarıp silah tüccarlarına satan, isimleri Satellite, Agrin, Pashow, Hengov, Riga ve Shirkooh olan çaresiz, yaralı, yetim, cesaretli, lider, sevgi dolu çocukların hikayesini perdeye taşıyor.
Ghobadi, her zamanki gibi yine profesyonel olmayan oyuncu ekibi üzerinde sade, etkileyici, mesaj odaklı bir çalışma ortaya çıkarmış.
Filmle ilgili ayrıntılı bilgiyi, bu adreste bulabilirsiniz.
Yetimlerin savaşının, Agrin’in öyküsünün anlatıldığı bu filmi, yönetmen Ghobadi, en güzel şekilde yorumlamıştır.
Yönetmen Bahman Ghobadi’nin yorumu
Hikaye, ABD’nin Irak’a müdahalesinin bütün dünyada tartışıldığı dönemde, Irak-Türkiye sınırında bir Kürt mülteci kampında geçiyor. Kampta yaşayan ve ailesini savaşta kaybetmiş olan 13 yaşındaki Satellite (Uydu) lakaplı Soran, ABD hayranı bir Kürt genci. Günlerini televizyon antenlerini tamir ederek ve üç beş kelime bildiği İngilizcesiyle uydu kanallarındaki savaş haberlerini köylülere tercüme ederek geçiren Satellite, ABD Başkanı George W. Bush’un Pentagon’dan yaptığı savaş demeçlerini; “Yarın yağmur yağacak” gibi cümlelerle aktarır.
Kamptaki çocukların hayranlığını kazanmış olan Satellite’in liderliğinde toplanan tehlikeli kara mayınları, burada yaşayan çocukların tek geçim kaynağı. Kampa yeni gelen 14 yaşındaki Agrin’e aşık olan Satellite, onun gözleri görmeyen küçük oğlu ve her iki kolunu da bir patlamada kaybetmiş abisinden oluşan ailesine yardım etmeye çalışır. Ancak acımasız koşulların içerisinde büyüyen Agrin’in tek isteği ölmektir.
Bu tür filmlerde çocukların kullanılması bazılarımız tarafından duygu sömürüsü olarak değerlendirilebilir. Ama hayal bir senaryo üzerine değil tamamen gerçek imgeler üzerine kurulu bu senaryo, yanıbaşımızda yaşanan ve içinde çocukların bulunduğu savaşı anlatıyor. Agrin de bu çocuklardan sadece biri. Yani yaşananlar, hepimizi öfkelendirecek, sinirlerimizi bozacak kadar gerçek.
flim gerçekten harika hatta harikadan bile çıkmış yani bence çok güzeldi
bide çok etkileyicidi.
COK HARIKA BIR FILM
ama türkce seslendirmesi iyi yapilmamis